Dolar 32,4978
Euro 34,5801
Altın 2.476,93
BİST 9.575,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bayburt 24°C
Az Bulutlu
Bayburt
24°C
Az Bulutlu
Çar 22°C
Per 21°C
Cum 21°C
Cts 17°C

Bir Zamanlar Bayburt’ta Hayat…

Bir Zamanlar Bayburt’ta Hayat…
16 Haziran 2014 20:59 | Son Güncellenme: 4 Aralık 2014 16:13
A+
A-

Bu haberimizde, Bayburt sevdalısı olan ve yazılarıyla Bayburt’a katkı sağlamaya gayret eden ve 2002 yılında tedavisi olmayan Emes hastalığına yakalandıktan sonra dört duvar arasında yaşamak mecburiyetinde kalan Murat Kurdal’ın, Bayburt’ta Hayat başlıklı bir makalesini kendi kaleminden ve kendi istedi doğrultusunda yayınlıyoruz.

“Bayburt’ta Hayat”

1953 Bayburt doğumluyum. Günün tarihi itibariyle, 61 yıllık ömrümün tamamını şi rin Bayburt’umun temiz topraklarında “ kütah ” ettim. Bayburt’taki aile hayatı, sosyal ve kültürel yapı, ekonomik durum gibi hususlarda bildiklerimi, umumiyetle kendi aile etrafımda yaşadıklarıma, gördüklerime ve işittiklerime dayanarak yazmaya çalışacağım.

1959 da merkez Tuzcuzade Mahallesi’nde inşa edilen evimiz, Bayburt’un diğer evleri gibi, tek katlı ve toprak bacalıydı. Dış kapıdan girişte avlunun içeri doğru son bölümüne, tavana yakın yüksek kısma, sık kullanılmayan eşyaların yığıldığı ( istiflendiği ) “ Ceferik ”, oda içlerinde ve cam önlerinde duvardan duvara uzanan, 40-50 cm yüksekliğinde, oturmak ve içerisine yakacak koymak için kullandığımız tahtadan yapılmış “ Makat/Peke ve Sedir ”, bu odalardan birinin duvarına, gömme şeklinde tahtadan yapılan ve içerisine yatak, yorgan, yastık, kilim ve sergenleri koymak için kullandığımız dolap “ Yüklük ”, oda zeminlerine kazılan kapaklı banyo “ Hamam ” çukuru, evin arka kısmında yemek “ Aş ” ve ekmek “ Lavaş-Ġugul ” pişirilen, soğumaya yakın ise içerisine ayaklarımızı asarak oturup ısındığımız zemine gömülü ocak “ Tandur ” ve duvar yüzeyini kaplayacak şekilde inşa edip, üstüne genelde kırmızı topraktan yapılan ve tencere olarak kullandığımız “ Gvüeç ” leri, bakırdan yapılmış olan tabak “ Sahan ” ları ve ağaç kaşıkları dizdiğimiz raflar yani “ Terek ” ler, tereğin alt kısmında yine 50 cm’ye yakın yükseklikte, topraktan yapılan ve içlerinde hububat, kuru bakliyat ve turşu benzeri gıdaların saklandığı “ Zap ” ve “ Küp ” leri sıraladığımız “ Tecir ” den oluşan “ Tandur evi ” yani mutfak bölümü bulunurdu. Evlerin tamamına yakını, bu şekilde toplam 4 bölümdü.

1950 ve öncesi yıllarda, bugünkü Türk Oil’ ( Benzinlik ) in karşısındaki Taş Köprü’nün başında, Saat Kulesi Meydanında ve benzer birkaç alanda daha direklere takılan ve yakıtı gaz olan, sokak lambası kullanıldığını işittim “ Duydum ”. Şehrin diğer cadde ve sokakları, tamamen karanlıkmış. 1960 lı yılların ikinci yarısına kadar, geceleri diğer evlerde olduğu gibi bizim evimizde de “ Fiske ” denen ve yakıtı gaz yağı olan huni biçimindeki bir teneke kutu ile aydınlandık. Hali vakti yerinde olan az sayıda aile ise, şişeli gaz lambası “ Fennos ”, camlı, pompalı, bol ışık saçan ( “ Lüxs ” diye anılan ) lambalarla aydınlanıyordu. 1962 de Bayburt Belediyesince Çoruh Nehri’ne elektrik “ Ceryan ” santrali yapılarak, Halfikale “ Kaleardı ” Mahallesi’ne ve Şingah Mahallesi’nin üst kesimlerine buradan elektrik bağlandı. Şehrin tamamındaki sokak ve evler ise ancak 1960 ın 2.nci yarısında, Keban bağlantılı aydınlıkla/ışıkla tanışabildi.

1960 ın 2.nci yarısına kadar, evlerimizin içme ve kullanma suyunu sokakta akan “ Pahar ” denen çeşmeden, omuzluğa “ İcat/Cakkıl ” asılan kova “ Bedura/Helke-Parğaç” larla taşıdık. Tuvalet “Kenef, Apana, Ġademhane, Ayakyolu, Abdesthane, Hela, WC ve Yüznumara” ler umumiyetle evlerin dışındaydı. Isınma sorunu, hayvan gübresiyle yapılan “ Tezek ” lerin sobada yakılmasıyla sağlanır, tutuşturucu olarak ise “ Geven ” denen, top gibi yuvarlak dikenli kır bitkisi kullanılırdı. Mahalle halkı geçimini, umumiyetle tarım ve hayvancılık yaparak sağlar. Öyle ki mahallemizden, her sabah en az 1000-1500 adet sığır/İnek “Nağır” otlasın diye çobanlarca meralara götürülürdü. Sürü “ Celep ” mahalle dışına çıkartılırken, arkasında en az 30-40 kadın, çoluk/çocuk, onların geride bıraktıkları gübreyi “Mayıs” toplardı. Tarım ve hayvancılık dışında kalan nüfus, öncelikle tarım ve hayvancılığın ihtiyaçlarını karşılayan sanatlarla uğraşırdı. İş yoğunluğu ve önem sırasına göre bunlar; demircilik, nalbantlık, saraçlık, marangozluk, bakırcılık, tenekecilik, terzilik, kunduracılık vb… sanatlardı. Tarım ve hayvancılığın olmazsa olmaz alet ve edevatlarının metal yada metal aksamlı olanlarını demirciler, ağaç yada ağaç aksamlı olanlarını marangozlar imal ederdi. Bunların başlıcaları: Kapı/pencere, araba “ Kağnı/Gejgere ”, tekerlek “Maran”, kara saban “ Kotan/Pulluk ”, “ Gem ”, “ Patos ”, “ Yayık ”, “ Kurç ”, “ Tehne ”, “ Sini/Oğlevi ”, “ Kurun ” gibi zorunlu yaşam gereçleriydi. Haftada bir gün şehirde pazar kurulur, çevre illerden ve Bayburt köylerinden gelen insanlar, sanatkârlarımızca imal edilen harika ürünleri almak için, ilçe merkezine akın ederdi. Bazı merkez köylerde sınırlı sayıda motorlu araç bulunur, bir otobüs yada bir kamyon 5-10 köyün insanına ulaşım hizmeti verirdi. Ben doğmadan önce, şehir merkezinde 4 tane de su değirmeni varmış. Bunlardan ayakta kalan ve çalışan son değirmeni “ Hızar Değirmeni ” çocukken ben de görmüştüm.

1963 te yöre insanı, gurbetçi işçi olarak, B.Almanya’ ya gitti. Şehir merkezi ve köyler-de yapılan tarım ve hayvancılık, adeta yok oldu. Bu işçilerin ilk yıllardaki kazançları ile Bayburt’ta “ Bay-Taş Tuğla ve Kiremit Fabrikası ” kuruldu. Fabrika yönetiminin istismarı sebebiyle ise, bir daha Bayburt’a yatırım yapılmadı. Böylece Özel yatırımın önü de kesilmiş oldu.

1970 öncesi yıllarda, şehrin merkezinde yapılan erkek düğünleri, yemekliydi. Umumiyetle açık alanlara masalar- sandalyeler kurulur, davul zurna eşliğinde yörenin barları oynanırdı. Damat “ Gövi ”, sağdıçlarınca, şehirde bulunan ve menba “ Göze ” suyu ile çalıştırılan 3 adet hamamdan birine götürülürdü. Takip eden yıllar, gerek kamu ve gerekse özel kuruluşların kültürel etkinlikleri yok seviyesine kadar geriledi. Bunun sonucu olarak, 22.08.2004 de Saathane Meydanı’nı dolduran gençler, kemençe eşliğinde horon oynar duruma geldi. 1980 öncesi yıllarda, şehrin merkezinde biri açık olmak üzere 3 tane de sinema çalıştırıldı. Takip eden yıllarda, her evde ve hemen her cepte televizyon yayını vardı. Tarım ve hayvancılık yok olmuş, insanlar artık ürettiklerini değil, marketlerden tüketir ol-muştu. Merkezdeki insanlar, İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlere, köylerde yaşa-yanların bir kısmı Bayburt şehir merkezine, diğer kısmı ise yine büyük şehirlere göçüp “ kaçıp ” gitti. Köyler adeta boşaldı.

1983 yılından itibaren Türkiye’nin özellikle İran, Irak ve Suriye’ye komşu olan illerin-de, yoğun olarak sürdürülen PKK terör olaylarının son bulması için, 2013 yılında barış amaçlı “ Çözüm süreci ” başlatıldı. Bu süreçle birlikte, en fazla teşvikler bu bölgeye yapıl-dı. Gerek Devlet ve gerekse özel sektör bu bölgeye yatırıma koştu. Öyle ki; değişikliğin farkı hemen görüldü. Diyarbakır’da 2.nci , ardından 3. ncü Organize Sanayi bölgeleri kuruldu. Bu tesislerde de, adım atılacak yer kalmadığı ifade edilmekte. Bayburt ilinde ise, oldumolası benzer terör olayları hiç yaşanmamışken, Devletini en çok seven insanların Bayburt’ta yaşadığı ifade edilirken, 2002 yılında kurulan Bayburt Organize Sanayi Bölgesinde hala, beklenen yatırımlar yapılmadı. Oysa Bayburt can çekişiyordu ve teşvike en layık iller arasındaydı.

Dahası, 28.08.2006 – 01.08.2007 tarihinde yapılan nüfus sayımı sonucu, Bayburt 5 belde belediyesini kaybetti. Bunlardan ikisi de, sandıktan çıkma karşılığı olarak, Ayrıca ilçe sözü verilen Gökçedere ve Konursu olmuştu. Sonuçta; Türkiye’nin en Devletçi, asayişi en düzgün ve en huzurlu ili, ölüm döşeğine yatırıldı. Başka bir ifade ile, Bayburt Türkiye’nin son-dan istatistiksel birincisi durumuna geriledi.

Canım toprağım, yine de hep böyle huzurlu kal…
Elbet kıymetin bilinecek ve hak ettiğin verilecektir.

Murat KURDAL

Not: 2012 yılında Murat Kurdal’la yaptığımız röportajı kendisini daha iyi tanımak adına tekrar yayınlıyoruz.

 

 

 

[iframe src=”//player.vimeo.com/video/35063632″ width=”500″ height=”375″ frameborder=”0″ webkitallowfullscreen mozallowfullscreen allowfullscreen]

Bayburt Medya Com from Bayburt Medya on Vimeo.

YORUMLAR

  1. Gürsan ÇİL dedi ki:

    Murat abimin yazdıklarına aynen katılıyorum.Bende aynı mahallede büyüdüm.1975 ten sonrasını hatırlayabiliyorum.Bayburta ve Türkiyeye yapılan en büyük vurgun Almanyaya gidecek işçilerin bilhassa köylerden seçilmesiydi.Böylece planlı yapılan bu durum Türkiye ve tabiki Bayburtta da tarım ve hayvancılığı yok etti. Ben Tekirdağda görev yapıyorum.3 sen önce o zamanın ilgili idarecilerine etkili ve yetkili kişilere aynen şunlara anlatmaya çalıştık ama bizi dinlemediler. Tekirdağ da Vali Yardımcıs genç çalışkan projeci ve başarılı bir idareci var. Adı Mustafa MASATLI.Aslen Bayburtlu ama doğum yeri Çorum.Bayburta vali olarak atanabilmesi için Tekirdağ Bayburtlular dernek başkanı Ömer POLATla beraber Milletvekili Bünyamin beye,Ak parti il başkanı Yusuf beye, Belediye Başkanı Hacı Ali beye ve adını unutttuğum etkili kişilere tamda vali kararnamelerinin hazırlandığı yılda bahsettik. Murat abimin gösterdiği duyarlılığı gösterip ilgilenmediler. Korktular Başbakana çıkıp bu bizim özdeğerimiz bunu vali olarak istiyoruz diyemeyiz dediler.Bu kişiler maalesef hala görevdeler ve Bayburtun hali ortada.Bana, gelen valiyle diyaloğumuz iyi ayıp olmaz mı dediler.Valiye ayıp olmuyor ama olan Bayburta oluyor. Neden olarakta aynen şunuda söylediler, Vali olmak için bizi kullanmak istiyor.Bizim Bir sürü kaymakamımız var onları tanıyoruz .Onları vali yaparız dediler.Ne kadar art niyetli olduklarını takdirlerinize bırakıyorum.Bayburt doğumlu kişliler bayburta vali olabiliyormu sormak lazım.Çalışkan,başarılı,projeci,dürüst bir valiyle çalışamayacaklar herhalde diye düşündüm ve hala nedenini bulamadım. Burdan etkili ve yetkili Bayburtu düşünen herkese sesleniyorum. Lütfen bu başarılı Vali yardımcısını Bayburta kazandıralım.Gelen valileri görüyorsunuz.Hepsi çalışmak için değil, iktidara hizmetlerinin karşılığı olarak görevlendirildiler.Saygılarımla

  2. Gürsel Karapınar dedi ki:

    Bayburt sevdalısı Sayın Murat KURDAL abimizin ifadelerine katılıyorum, ideallerinden vaz geçmesi kendi için değil ,BAYBURT içinde kayıp olur…Hasta yatağın da dahi bir şeyler üretmeye çalışması ,sorunlara duyarlı olması Bayburtlulara ders verir gibi , Allah’tan şifalar ,sağlık ve afiyet diliyorum…