Bayburt Medya Haberler, Son Dakika Haberleri, Haber-Analiz, Video

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

Öyle bir hastalık ki sevmeyi imkansız hale getiriyor

Yayınlanma:
ABONE OL
Öyle bir hastalık ki sevmeyi imkansız hale getiriyor

Obsesif kompulsif bozukluk, şizofreni kadar yaygın olan ve senelerdir tıbbi anlamda ruhsal hastalıklar arasında kabul edilen, “Depersonalizasyon bozukluk” hastalığı sevmeyi neredeyse imkansız hale getiriyor…

Yapılan 3 farklı araştıramaya göre ise, her 100 kişiden biri bu hastalığı taşımaktadır. Tedavisi olan ve toplum tarafından fark edilmeyen ruhsal problem “Depersonalizasyon bozukluk” her 100 kişiden biri yaşarken, aynı zamanda bu hastalığın sevmeyi imkansız hale getirdiği tespit edildi. Tıbbi anlamda bu hastalığı tanıyan doktor sayısı çok az olması sebebiyle hastalara yanlış teşhis konulmasına sebep olabilmektedir. Bu nedenle de bu hastalığı yaşayan insanlar, teşhis konulamadığı için ömürleri boyunca mücadele etmek zorunda kalmaktadır.


Depersonalizasyon bozukluğu yaşayan bir doktor, aile hekimliği eğitimi esnasında ya da tıp fakültesinde depersonalizasyon bozukluğunun anlatılmadığını dile getirdi. En az iki hastasına yanlış teşhis koyduğunu aktaran doktor, meslektaşlarının çoğunun bunu duyduğuna inanmadığını belirtti. Doktor tarafından bu hastalığın tam olarak bilinmediğinden ötürü teşhis sorunları yaşanırken aynı zamanda tedaviye erişimin kapısı da maalesef ki açılmıyor dedi. Depersonalizasyon bozukluğu ile mücadele eden Sarah isimli bir hasta Londra’nın güneyindeki bir uzman kliniğe giderek tedavi almaya karar vermesinin ardından, sürecin nasıl olduğunu ifade ederken, “Düzenli olarak panik ataklar yaşıyordum. Çok çok korkmuştum. Bir krizdeydim” ifadelerini kullandı.


Depersonalizasyon Bozukluğu olarak bilinen sevmeyi imkansız hale getiren hastalık ergenlik çağı itibariyle başladığı gün yüzüne çıktı. Depersonalizasyon Bozukluğu Servisi’nde doktor olan Dr. Elaine Hunter, çocukları ya da gençleri geri çevirmekten endişe duyduğunu belirterek, “Dehşete düşmüş 15 yaşındaki çocuğunu bize getirenleri görünce üzülüyoruz ancak yapabileceğimiz pek bir şey yok” şeklinde konuştu. Hunter hastalarından birinin bozukluğu 13 yaşında yaşamaya başladığını ve günde 10’dan fazla panik atak yaşayarak iki yıl boyunca evden çıkamadığını aktardı. Ayrıca Dr. Hunter, hastanın başlarda kendi anne ve babasını tanıyamayacak halde olduğunu söyleyerek, 18 yaş altındaki hastalar teşhis ve bulguların araştırmalar sonucunda belirlenmesini umut ettiğini dile getirdi. Bir çeşit bilişsel davranışçı tedavi yöntemi geliştiren Hunter, tıp uzmanlarının bu konuda eğitim alması gerektiğini vurguladı. Dr. Hunter’ın hastalarından biri, satış müdürü Sarah Ashley, tedavinin sonrasında ruh sağlığında büyük fark yaşadığını şu ifadelerle anlattı; “Başta ellerime ve vücudumun diğer yerlerine bakıyor ama tanıyamıyordum. Aynaya baktığımda sanki başkasının yüzüne bakıyormuşum gibi geliyordu. Yemek yiyemiyor ve uyuyamıyordum. Şimdi eğer biraz depersonalizasyon olursa çabucak başa çıkabiliyorum.”

İlgili Haberler