Bayburt Medya haber sitesi olarak kentin tarih ve kültürel değerlerini gündeme taşımaya devam ediyoruz. Bayburt’un kültürel değerlerini yazılarıyla kamuoyuna aktarmaya çalışan ve son yıllarda il dışında yaşamını sürdüren emes hastası Murat Kurdal’ın emek verip yazdığı ve yayınlanması için bize gönderdiği “Bayburt İl Merkezindeki Eski Yapılar ve Mevkiler” yazısını paylaşmak istedik.
Zaman zaman bize gönderdiği ve yayınladığımız yazılarında, Bayburt’un tarihine ışık tutmaya çalışan Murat Kurdal’ın bu yazısında, geçmişte yer almış ancak günümüzde unutulmaya yüz tutmuş eski yapıların ve mevkilerin isimlerini detaylarıyla aktarmaya çalışmış.
Murat Kurdal’ın kaleminde, Bayburt İl Merkezindeki Eski Yapılar ve Mevkiler yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Bayburt Merkezi için belirleyebildiğim “Eski Yapı ve Mevkiler” Nehre göre dizilirken,
(Saat Kulesi, Taşhan, Taş Mağazalar, Şehit Osman Türbeleri, Haydar Han Kabri, Bamsi Beyrek ve Abdulvahap Gazi Türbeleri, Sedr-ül Şeria Kabri) ise, Kültür Müdürlüğü’nün yayınlarında bulunduğundan ayrıntı verilmedi.
İSİMERİN MEVKİLERİ (Adresleri):
Ahsung Hanları: Bayburt’tan Erzurum’a gidilirken, Orman Fidanlık Müdürlüğü alanı geçildikten sonra, Gümüşsu Köyü yol ayrımında bulunan bir handır. Başka bir ifade ile Erzurum Erzincan Yolu ile seyehat eden Deve kervanlarıyla, Saptıran Kavşağından sola yani Bayburt istikametine ayrılarak, kısa süreliğine konakladıkları “İpek Yolu” nun bu güzergâhtaki 2.nci hanıdır.
Bayburt Kalesi: En az 3000 yıl öncesinden kalan ve 3 hisarlı olan bu kale, şehir merkezinin kuzey batı çıkışında, doğudan batıya doğru, tabandan en az 70 metre kadar yüksekte ve çevresi nin %50 si nehirle kaplı, üst kısmında 153 bin 170 m² lik düz bir alanı olan, sarı renkte taşlarla, 10 metre yüksekliği ve 2 metre eni olan, surlarla (burç) çevrilidir.
Şehir merkezinin hemen kıyısında olması sebebiyle ulaşım sorunu yaşanmayan, yüzeyden ve yer altından giriş kapıları olan, orta kaleye girişte yolculara yönelik olarak inşa edilmiş “Muhafız Odası”, “Sahanlık”, “Depo” ve bu mekânların hemen yakınında, kale girişine 150 metre mesafede minareli “Mescit ve Abdestlik” bulunan, sur dışında Tuğrul Şah’ın adının yazıldığı 1054 yılına tarihli kitabe olan, Dünya mirasları arasına girecek nitelikte, harikulade bir eserdir.
Diğer Özellikleri:
1-Doğu ve kuzey kıyısı, doğal savunma avantajı sağlayan, Çoruh Nehri’yle kuşatılmıştır.
2-Dışarıdan gelecek düşman saldırılarına karşı, 3 hisarla korunaklıdır.
3-Burçların şehre bakan duvarların dış yüzeyi, net görüşe mâni olan çinilerle kaplıdır.
4-Kale içerisinden Çoruh Nehrine kadar uzayan, yer altı suyolu vardır.
5-Kale içinden bakıldığında, çevre ufuk çizgisi 360° izlenebilmektedir.
6-Sur içi yaşam alan boşluğu ile, Dünya kaleleri arasında en büyüklerden olanıdır.
7-Yaşam alanında var olan mutfak, banyo, tuvalet gibi bölümler inşa edilmeyi beklemektedir.
8-Burç içi mekân boşluklarının, merkezi ısıtma sistemi ile ısıtıldığı rivayet edilmektedir.
9-Burçlardaki kemerli gözetleme ve mazgal delikleri, dışa doğru daralan şekilde yapılmıştır.
Aslan Dağı: Bayburt Merkez’de Vilayet Ormanı’nın yer aldığı dağdır. Dağ bu adla neden anılmış tır bilinmez. Ancak yüzeyinin bizden 3 nesil önce, sarı çam ormanı ile kaplı olduğu söylenirdi. Kale dışında yapılan ilk evlerin tavanlarının, bu ormandan taşınan tomruklarla kapatıldığı şöyle riva yet edilirdi. Namı Gada Salih olan ve 7 cephede harbe girmiş olan bir genç, evine son dönüşünde evinin Ermenilerce yakılıp yıkılmış olduğunu görmüş ve bu dağdan sırtlanıp getirdiği sarı çam tomrukları ile ailesinin Ġaler’in düzdeki evini yeniden yaptığı, arkadaşı olan Rehi Özden’ce iyneci namlı Bayram Sağır’a, O’da bana anlatmıştı. 1993 yılına gelinceye kadar ormanda ağaç kalmamıştı. 27.09.1993 de Bayburt’a atanan Vali Ali Haydar Öner, dağdaki özelin olan tüm arazilerini satın alıp, bütünleştirerek İlad Köprüsü denen civardan başlayarak, Vilayet Ormanı Adı ile ağaçlandırmaya başladı. Dağdaki tüm boşlukların ağaçlanması Bayburtlunun hedefi olmalıdır.
At Kayası: Bayburt Merkez İlçe, Karasakal Mahallesi’nin üst kesimindeki açık alanda bulunan, Cumhuriyet öncesi yıllarda çevresinde at barınakları olan ve kıyısındaki düzlükte atlarla eğitim yapıldığı anlatılan (Batısına Huzurevi yapılan) kayalık.
Bağlar: 1970 in ikinci yarısına kadar, Aslan Dağı’nın “Vilayet Ormanı” yazan giriş tabelası mevkisinden başlayıp, statyum civarına kadar uzayan alanda, onlarca aile özellikle “Beyaz Lahana” (Kelem),“Patates”, (Kartol),“ “Fasulye”, (Lobiya), “Havuç” (Pürçükli), “Yer Elması”, “Soğan” gibi sebzelerden yetiştirip bağcılık yapardı. Aynı bölgede dağın alt kıyısı boyunca uzayan, Çoruh’ tan ayrılan su arkı da vardı.
Bakırcılar Çarşısı (Kazancılık): Bakırdan kazan, tencere, tabak, tas, maşrapa ve diğer mutfak gereçlerinin yapıldığı, Şingah Mahallesi’ne gidilen ve Semercilik de denen cadde çevresinde at, katır gibi koşu hayvanları için semerlerin yapıldığı çarşıydı.
Bent Deresi: Kalenin doğu yönlü başlangıç alt kısmında, köprü ve hamamın bulunduğu alan
Bent Hamamı: Şehrin Kale arkasına doğru çıkışındaki köprü geçildiğinde, hemen Çoruh kıyısında yer alan hamam, 1970 li yıllara kadar ayaktaydı ve çalışıyordu. Sonrasında virane oldu.
Bey Dağı: Kışlanın atış alanının sonunda olan, kıyısından Demirözü yolu geçen ve batı yakasında Bayburt Üniversitesi’nin Şair Zihni Kampüsü bulunan dağ.
Binbaşı Hanları: Bu ören yerini tam olarak tarif etmeliyim. Bayburt Merkezi Tuzcuzade Mahallesinin şehir çıkışında, Karslıoğlu adıyla bilinen ailenin, ağaçlarla kaplı olan bahçelerinin son kısmı ile Shell arasında, bahçenin 40 metre kadar ilerisinde, eski şehirlerarası yolun sol kısmında olan 400 m² lik alandır ve Turgut Özal Bulvarı’nın şehir çıkışı bu alanın üstünü kapattı. İşgal yılları (16 Temmuz 1916-21 Şubat 1918) bu civardan çevreye yayılan patlama sesi ile Türk Askeri’nin geldiğini sanan düşmanın çekilip gittiği de söylenir. (Kazı gerekli) (Bu alanın üzerine yeni yol ve beton duvar yapılmadan önce, erozyon sebebiyle zamanla yüzeye çıkan güllelerin, top mermilerinin, bu alanla Şehit Osman Dağı kıyısındaki Pönserek deresine, atıldıklarını görmüştüm.)
Cumhuriyet Oteli: 93 Kars maciri olan, Bayburt adına Milletvekilliği de yapan ve kendisine “Şark Canavarı” denen Necati Alp bir konuşmasında, Amcasının oğlu Mehmet Fahri Alp’in Oteli Alman mühendislere inşa ettirdiğini söylemiştir.
Çerçi Hanları: Bayburt’tan Gümüşhane’ye gidilen karayolunun, Vauk Dağı çıkışında ve yolun hemen sağ kıyısındaki tek kat ve toprak bacalı handır.
Çırpıkların Çayır: Kızıldağ’ın güney kıyısında, dağ boyunca uzayan, 50 metre kadar eni olan, ortasından çevre köylerden gelen suyun S harfi gibi kıvrıla kıvrıla aktığı, aynı zamanda Tuzcuzade Mahallesinin bu yöndeki kırsal alan sınırını da oluşturan çayırdı. Sahipsiz kalınca çayırın suyu üst baştan çayır dışına alınıp Kızıldağ’ın eteğiyle Danişment Göleti’ne götürüldü. Ardından kuruyan bu topraklar çevredeki köylerin topraklarına katılmakla talan edildi.
Çilçilin Düzü: Erzurum Köprüsü doğu istikametli geçildiğinde, karşılaşılan alan.
Çilçil Paharı: Erzurum Köprüsü doğu istikametli geçildiğinde, yolun sol kıyısında olan çeşme.
Çoruh Sineması: Cumhuriyet Caddesi’nde, Subay Gazinosu’nun bitişiğinde, mülkiyeti askeriyenin iken sivillerce işletilen, taşla inşa edilmiş bir yapıydı. Aynı caddede bir de sivillere ait “Yıldız Sineması” vardı.
Deve Hanları: Kendimin de görmüş olduğu Hanları 2015 yılında 88 yaşında olan Ahmet Nerse’ nin anlattıklarından yazacağım. “Günümüzdeki Mevlâna Camisi’nin yanından mahalleye çıkılan yolun diğer tarafında hanlar, az ileride ise Çoruh kıyısında değirmen ve genişçe bir bahçe vardı. Handa konaklayanlar develerini değimen bahçesine indirirdi. Mahalleden arkadaşım nam-ı diğer “Dereli” Bayram (Sansu) ile bu develerin çevresinde çok zaman geçirmiştik. Ayrıca Cumhuriyet öncesi, Taş Köprü’nün üzeri tahtayla örtülüymüş. Gelip geçen develerin ve hayvanların bazılarının ayaklarının köprüde kırıldığı konuşulurdu” Dedi.
Deve Taşları: Bayburt Merkez Tuzcuzade Mahallesi’nde Subay Lojmanları geçilince, askeriye tarafından ağaçlık haline getirilen alan.
Demirciler Çarşısı: Bayburt ilinde 1960 ve öncesi yıllarda, yoğunlukla tarım ve hayvancılık yapılırmış. Bu alanda başta demircilik ile marangozluk olmak üzere çok sayıda demirci ve marangoz ustası yetişmiş. İnsanların ömrü bu işlerle uğraşıyla geçermiş. Çocukluğumda hemen her 3 evin birisinden sığıra inek (mal) katılırdı. Öyle ki Mahallemizden çobanlara 1500’den fazla sığır teslim edilirdi. Tarım, hayvancılık ve mutfaklar başta olmak üzere hayatın diğer tüm alanlarında kullanılan demir ve ağaç aksamlı tüm araç ve gereçler, Ulu Cami’nin yakın çevresinde kurulan çarşıların ustalarınca yapılıp, kullanıma hazırlanırdı. Kısaca demircilerin, marangozların, semercilerin kunduracıların kümelendiği çarşılar, hububat ürünlerinin pazarlandığı zahra meydanı, sobacılar, ve diğer sanat erbabı hep Ulu Camii yakınlarındaydı. Demirciler çarşısında kotan demiri (pulluk), saban, dirgen, çivi, kilit, zırza, halka, ğetircek, şiş, eğiş vs, marangozlar çarşısında ağaçtan kotan, pencere, kapı, at kızağı at arabası, öküz arabası (Kağnı), gem, tırmık, yaba, sobacılarca tava, maşa, şiş soba mangal aksamı ve mutfak gereçleri, üretilen derilerin işlenmesi ile kösele tabanlı deri ayakkabı üreten kunduracılar vardı. Başta at, katır merkep nalı ve bunların çivileri olmak üzere bu ürünler, Ağustos’un 2.yarısında düzenlenen “Panayır” günlerinde satılması için İspir’e götürülürdü.
1962 de Batı Almanya Türkiye’den işçi aldı. Hem öyle aldı ki gençleri, güçlüleri, sağlam ve raporlu olanları, dişlerine bakarak seçerek aldı. Sonra da özellikle pis ve zararlı işlerde çalıştırıp posalarını çıkarttı. Hastalananları ise geri gönderdi. Bunun sonucu tarım alanlarında çalışacak ve üretecek insan kalmadı. Böylece sayılan sanatlar yok oldu gitti.
Ekreğin Çayır: Bey Dağı’nın kıyısındaki Demirözü Yolu’ndan sola doğru yani Yağlı Pahar istikametine yani Gökpınar (Aruzga) Köyüne giden yola geçilip, 500 metre kadar gidilince, Kızıldağ’la birleşen çayıra ve orta yerinde bulunan 2 adet kır evine ulaşılırdı. İşte Ekreğin Çayır denen yer bu çayırdı.
Elektrik Santrali: Bayburt Merkezi’nden Konursu istikametli 5 km kadar gidildiği zaman, 1940 lı yıllarda Çoruh’un sağ kıyısında Belediyece inşa edilen Hidro Elektrik Santrali vardı. Üretilen elektrikle Şingah Mahallesinin sırt kesimlerine elektrik verilirdi. Bu mahalle hariç şehir 1960’ın sonlarına kadar geceleri saat 24.00’e dek kendi ürettiği elektrikle aydınlatılırken, Şingah dışında kalan diğer kesimler karanlıkta kaldı. Şehrin tamamı 60 ın sonlarında Ulusal Elektrik sistemine bağlanmakla aydınlatıldı. Kendim 1953 doğuluyum. Abilerimiz şehrin köprübaşları, Ulu Cami girişi ve bazı meydanlarının, direklere asılan “gaz lambalarıyla” aydınlatıldığını konuşurlardı.
Et Kombinası: 3780 sayılı Milli Korunma Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, 01.10.1952 de Et ve Balık Kurumu adıyla hizmete açılan bu iktisadi Devlet kuruluşu, piyasayı regüle ederek et fiyatlarında çok etkili oldu. Meradan sofraya kadar üretilen etin kontrolünü sağladı ve halka sağlıklı, güvenli ve ucuz et sunulmasına sebep oldu. Bayburt’un ekonomisine çok büyük katkı verdi.
İldeki 60. Alay’ın ve Jandarmanın et ihtiyacı bölge üreticisinden temin edildi. 23 Nisan 1995 tarihinde çevresindeki hektarlarca tarım alanları ile birlikte özele satıldı. Türkiye’de özelleşen ilk kombina bu oldu. Şehrin ekonomisi de birçok sanat dalını da doğrudan ve dolaylı olarak, menfi şekilde etkilendi.
Everek Hanları: İpek Yolu ile Uzakdoğu’dan gelen deve kervanlarının, Bayburt topraklarında ilk mola vererek hizmet aldıkları, Erzurum Bayburt Yolu’nun kıyısında olan handır burası. Yeri gelmişken şunu da yazmalıyım, Bayburt’un Vilayet oluşu (6/1989) öncesinde 06.01.1988 tarihin- de Gümüşhane’nin Arzular Beldesi’ne Çimento Fabrikası yapıldı. Üretim için gerekli olan toprak ise, 92 km’lik mesafede ki Örence Köyü’nün Everek Hanları’ndan çıkartılıp taşınmıştı. Taşıma toprakla fabrika dönmemiş, önce Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na devredilmiş, ardından da Aşkale Çimento’ya satılmıştı.
Fidanlık Müdürlüğü: Erzurum istikametiyle İl Merkezi’ne yaklaşılırken, et kombinasına sınır olan Orman İl Müdürlüğü arazisi.
Firidin: Tuzcuzade Cami’sinin sol 50 metre ilerisinde olan sokak çeşmesinin, arkasındaki yokuş.
Galer Hamamı: 1940 ve daha sonra doğanlar, İl Merkezi Tuzcuzade Camisi’nin karşısında bu adla anılan, tarihi çok daha eski ve Kondolotlar Ailesi’ne ait olan umumi bir hamamın olduğunu, suyunun şehrin dışından getirildiğini ve çok yumuşak olduğunu bilir. 1980 sonrası çalıştırılmadı ve yıkılıp virane hale geldi. Bu kültürel değer, kamu adına ihya edilip özele kiralansaydı keşke.
Garipler Mezarlığı: Tuzcuzade Mahallesi’nin bu isimle bilinen ilk mezarlığıdır. Turgut Özal Bulvarı adıyla şehrin içerisinden geçirilen, çevre yolunun kıyısında kalır. Sınırlı olan boşlukları tamamen dolmuş olduğundan, bölgede yeni mezarlıklar oluşmaktadır.
Gazançılık: Şehit Osman Dağı’nın alt kesimi ile yani Marangozlar Caddesi ile Ulu Cami’ye yaklaşılırken, alttan yukarı gelen Kuyubaşı Caddesi’nin sonunda dağ tarafına yaptırılan binanın bodrum katında olan ve günümüzde itfaiye aracıyla su çekilen kuyunun adıydı Kazançılık.
Gaz Damı: 1960 öncesi yılarda şehrin konut içi ve konut dışı aydınlanması, gazyağı ile yapılırmış. İmaret arkasında, Özel İdare binasının karşısında, Belediye’ ye ait içerisi gaz tenekeleriyle dolu olan bina.
Gez Hanları: Bayburt İl Merkezi’nden Erzurum’a doğru 10 km gidildiğinde, yol ile Çoruh Nehri arasında yapılmış ve Uzakdoğu’dan “İpek Yolu” ile gelen deve kervanlarının kısa süreliğine konakladıkları handı.
Gordon Paharı: İl Merkezi’nin Zahit Mahallesi’nde olan, Mevlâna Camisi doğuya doğru 50 metre geçilince, yol kıyısında ve demirden çift lülesinden (oluk) kol kalınlığında menba suyu akan çeşme.
Gukki Sokağı: Çarşı köprüsü geçildiğinde, tam karşıdaki doğrudan mahalleye çıkılan sokak.
Hakalmaz Paharı: Vilayet Ormanı’nın giriş kapısı önünden doğuya doğru giden, köy yolundaki ilk kır çeşmesi.
Hızar Değirmeni: Taş Köprü’nün sağ başında, resmi görülen ve bugün yerine 6 kat bina yapılmış olan yerdir.
Höyükler: Bayburt’un Vilayet olmasıyla, Araştırmacı Yazar Sayın Veysel Gider’le birlikte Kültür Müdürlüğü’ne atanan, sayın Hüseyin Günaydın’ı ziyarete gitmiştik. İlin muhtelif yerlerindeki höyükler için düzenlenmiş olan, bir dosya getirerek bakmamızı istedi. Dosyada resimleri de olan 18 adet höyük vardı ve bunların en büyüğü de Balahor (Akşar) girişindeydi. Ne garip ki (1989-1991) arası aslen Bayburt’un Kitre Köyü’nden olan Namık Kemal ZEYBEK de Kültür Bakanıydı. 2000 li yıllara kadar 18 höyükden tek birinde resmi kazı yaptırılmamıştı ki, aynı makama aslen aynı bölgeden olan, yeni Kültür Müdürü sayın Bekir Kurtoğlu’nun atanmasıyla, höyüklerde kazılar başlatıldı. Böylece kültür valıkları da definecilerin vicdanına terkedilmekten kurtarılmış oldu.
İmaret ve Aşevi Öreni: Bayburt Merkez Tuzcuzade Mahallesi’nde olan, Cumhuriyet öncesi yıllarda mutfağında garip guraba için aş/ekmek pişirilen, mazgallarından ise düşmana karşı gözcülük yapılan ve kazı gereken ören yeridir.
İtfaiye: Tuzcuzade Mahallesi’nin İmaret arkası mevkiinde, Sağlık Ocağı’na gidilen yolun başında olan tek katlı binasında, 1 adet söndürme aracı ve 3-5 sayıda personeli bulunan bir yerdi.
Kamışlı: Korpahar adlı kır çeşmesine göre, yolun karşı tarafındaki bataklık ve sazlık alan. 2000 sonrası yıllarda bu alan sahiplerinden alınarak, Bayburt Üniversitesi Ş. Zihni Kampüsü’ne katıldı.
Karayolları Bakım Evi (İstasyonu): 1990 lı yıllardan önce, eski Terminal alanının doğusu tek kat, tek göz bir sıra bina ve otobüs terminaline ait WC ile sınırlıydı. Buradan Erzurum Köprüsü’ne ka dar yol ve nehir arasında kalan alanın tamamı, Karayollarının “Bakım Evi” (İstasyonu) tarafından işgal edilmişti. Vilayet olunduğu zamanlardı; Bakımevinin Karayolları teşkilat yapısına göre “İlçe Müdürlüğü” seviyesinde kurulması gerekirken, bunun Vavuk Dağı’nın batısına, istasyonun ise Bayburt Merkezi’ne layık görülmekle hakkının yendiği anlaşılmıştı. Alan terk edilirken, fazla ayak sürtüldüğünden, Üniversitenin yer tespiti aceleye getirilerek, şehrin içerisinde tamamlanmak üze re olan “Çok Programlı Lise”nin yerine sıkışmasına, lisenin iptaline sebep olunmuştu. Bayburt’un Vilayet olduğu an şehrin resmî kurumlarından %50 nin üzerinde Gümüşhane’ye tayin isteği olması ve kurumların bir anda boşalması, personel istihdamının adaletsiz yapıldığına işaretti ve yıkım üzerine yıkım olmuştu.
Kasaplar Çarşısı: Saat Kulesi’ne sırt verilerek Kale istikametli gidilince, karşı girişteki alan.
Kayışkıran: Arabaların motorsuz olduğu zamanlarda, Bayburt -Trabzon istikametli Yol çıkışı, uzunca ve dik bir rampa olduğundan, yolda at, katır, merkep ve öküz koşulan arabalarla ağırlık taşınırken çok zorluklar yaşanır ve koşu hayvanlarının kayışları koparmış. İşte bu sebeple sözü edilen bu zorlu rampaya Kayışkıran denmiş olmalı.
Kaymakam Lojmanı: Tuzcuzade Mahallesi’nde, Sağlık Ocağı ve Verem Savaş Dispanseri’nın batı tarafında ve genişçe bir bahçe içerisinde, tek katlı ve 4 köşesinde de balkonu olan binaydı. 1989 da Vilayet yapılan şehre atanan, ilk Valiye kısa süreliğine lojman da olmuştu.
Kefelinin Boğazı: Kalenin doğu yönlü başlangıç alt kısımda, köprü geçilmeksizin kale ile nehir arasına yapılmış olan, çift katlı metruk bir binaydı. İşgal yıllarında binanın yıkıntılarında çok acı bir olay yaşanmış. Ermeni canilerince, İrfani Şahin adlı yol yapımcısı, Bayburtlu bir bürokratın yakını da olan şahıs, bu binaya getirilip sırt üstü yatırılıp, el ve kollarından kazığa bağlanıp, göğsünde kahve pişirilerek öldürülmüş. Bu yüzden olmalı ki, bina boğaza ad olmuştu. Tamamı yıkılmadan önce binayı ben de görmüştüm.
Kırbacoğlu Deresi: Aslan Dağı’nın şehre en yakın başlangıç kıyısından, eski halk pazarının kurulduğu zeminden, eski Müftülük binasının kıyısından akarak geçip, Çoruh’a dökülen dere.
Kırkpaharlar: Ulu Camii’ye çok yakın, üzeri kapalı, alanının iki kıyısında dizili demir oluklarından sürekli şekilde “Kuyubaşı” kaynaklı sudan akan, zeminine iki yönden merdivenlerle 2-3 metre kadar inilen ve Caminin adeta şadırvanı olan 40 sayıda olduğu varsayılan çeşme.
Kışla Paharı: Cumhuriyet öncesi zamanlarda, karşısındaki alanda askeri müfreze olduğundan, bu isimle anılan ve oluğundan (Lüle) menba suyu akan sokak çeşmesi.
Kızıldağ: Korpahar adlı kır çeşmesinin arkasındaki dağ.
Kilise Deresi: Aslan Dağı’na giriş tabelasının asılı olduğu dere bu isimle anılırmış.
Korpahar: İl Merkezinden Demirözü’ne gidilirken, Üniversite Kampüsü’nün 30 metre mesafede olan Meranın zeminindeki kır çeşmesinin adıdır Korbahar. 4342 Sayılı Kanun bu alan için uygulanacak olsaydı, mera yine toplumun ortak malı olabilirdi. Bu olsaydı eğer, sabah koşusuna çıkacak olan öğrencilerin söğüt yaprakları kuş sesleri altında ve kır çeşmesinde soluklanacakları bir değere dönüşebilirdi Korpahar. Üniversite konu ile ilgilenecek olabilse, “Mera Komisyonu” nun bunu yapması Kanuni olacaktır ve Kanun zamanaşımına da engeldir. Birazcık sevgi ve ilgi yeterli olacaktır. Kadimden itibaren tek cm²’si eksilmeden bugünlere gelen MERA, 25.04.1980 tarihinde Kadastroca özele verilince, 93 Kars muhaciri olan alıcı aile önce ağaçları kesti, sonra çeşmeye ailenin adı kondu, ardından yıkıldı ve suyu kayboldu, aynı sene güz ayları gelince de yüzeyi sürüldü alt/üst (Herg) edildi. İlgilenmesi gerekenler bilmeli ki Betonlaşmasına da bir adım kaldı.
Koruk: Korunan, koruma altında olan manasındaki bu alan, Genç Osman Mahallesi’ndeydi. Batısı Kırbacoğlu Deresi, Güneyi Aslan Dağı’nın alt kıyısından şehrin bağ ve bahçelerine su getiri-len dere, Doğusu Stadyum açıkları ve Kuzeyi il merkezindeki sanayinin kuzey kıyısı boyunca uzayan yolla sınırlıydı. Yaklaşık 6 hektarlık dikdörtgen şeklindeki düz bir alanda, en az 30 yıllık 30-40 metre yükseklikleri olan kavak ağaçları ile kaplıydı. Bu değer Bayburt Halkı’nın 1968’den önce adeta piknik yeriydi. Onlarca ihtiyaçlı ailenin dökülen ağaç dalları ve gazelleriyle yakacak-larını temin ettikleri yerdi. 1968-1973 arası Adalet Partisinden Bayburt Merkez Belediye Başkanı seçilen, hafız namlı Mustafa Turgut önce ağaçları kestirdi. Ağaçsız kalan bu alanda başkanın kendisinin de ailesinin de toprağı olduğu konuşulmuştu. Sonuçta bu Dünya güzelliği yapılaşmaya açılıp betonlaştırıldı. Sanayi Çarşısı adı altında dükkanlarla ve konutlarla dolan bu alan dere yatağı olduğundan, Çoruh coştuğunda su altında kalıyordu. Bu yüzden olmalı ki alana iskân da ruhsatta verilemedi. Şehrin STK’ ları ise susarak bu ayıbın altına saklanmıştı. Böylece ağaç katliamı yapan başkan, kaçak yapılaşmaya da öncü olmuştu.
Kömür Ocakları: Bayburt Merkezi’nin Kuzeybatı yönlü kır alanında en az 80 yıllık olan bu ocaktan çıkan ve yakılan düşük kalorili kömürün, 2020 de kaliteli bir kehribar olduğu anlaşılmıştı.
Köşkayağı: Tarım İl Müdürlüğü’nün yakınlarında, eski Polis Evi’nin bulunduğu yerde, tarım teşkilatına bağlı olarak çalışılan, içerisinde damızlık atlar bakılan, adına “Aygır Deposu” da denen, önünde menba suları akan, kaysı, kiraz, armut ve elma ağaçları ile kaplı ve tek katlı barınaklar bulunurdu. Bunların 150-200 metre aşağısında ise eski Bayburt / Erzurum yolu vardı. Aygır Deposu ile yol arasındaki alanın adına “Köşkayağı” denirdi. Bu alanın yukarı kısmında bir köşkün olduğu konuşulmuştu.
Kunduracılar: Saat Kulesi’nden Taş Han’a doğru geçilince, bu civarda kunduracı esnafı kümelenirdi. Tabanı ve altı kösele olan deri ayakkabılar ve manda derisinden de çarıklar yapılırdı.
Kurt Deresi: Mevlâna Camisi’nden, Duduzar Dağı’nın şehir tarafının yukarı kısımlarına kadar uzayan çukur alanlar, yapılaşmadan önce bu isimle anılırmış.
Kuyubaşı: Alt baştan İş Bankası ve Saat Kulesi Meydanı’na bağlanan, üst baştan Ulu Cami’ye çıkan caddenin sonunda ve sol karşısındaki binanın zemininde yer alan, eski zamanlarda toplumun içme suyu ihtiyacının karşılandığı, üzerine konut yapılan su kuyusu. Binanın bodrumda kaldığından ben kuyuyu görmedim. Ancak itfaiyenin buraya hortum atarak su çektiğini defalarca görmüştüm
Kümbet: Cumhuriyet İlk Okulu Kale istikametli geçilince, eski hastanenin alt kısmında ve yol kıyısındaki Selçuklu yapımı Şinasi Ahmedi Zencani (1040 – 1157) Hazretleri’ ne ait türbedir.
851 yıl önce üzeri taşla kapatılmış olan bu türbe, 2008 de onarıma alınmış ve üzeri teneke ile örtülmüştü. Halkın gösterdiği tepki üzerine bu Selçuklu eseri tekrar sökülerek, taşla kapatıldı. Bu konuda “Teneke Bacalı Türbeler” başlığı ile yazdığım yazı ise 08.09.2008 tarih ve 5027 sayılı Bayburt Postası Gazetesi’nde yayınlanmıştı.
Marangozlar Çarşısı: Cumhuriyet İlk Okulu Kale istikametinde 200 metre geçilip Ulu Cami’ye kadar gidilirken, caddenin iki yakası marangoz dükkanları ile sıralıydı. Bu dükkanlarda “Kağnı” arabası ve tekerleği MARAN, gejgere, at kızağı (Zanga), fayton, kapı, pencere, sini, kaşık, teşi, oklava ve diğer ağaçtan gereçler yapılırdı. (NOT: Bayburt maranı, metal çemberlerin açık alanlarda talaşla (Yonga) yakılarak kızdırıldıktan sonra tekerleğe takılması, soğurken de onu kavrayıp iyice sıkması ile değerli olur ve aranırdı. Öyle ki, çevrenin bazı illerinin maranları Bayburt Maranı denerek satılmak istenirmiş.)
Maşatlık: Tuzcuzade Mahalle Mezarlığı (Garipler)’nın çevre duvarının en yukarısından 200 met-re gidilip de düze çıkıldığında, yaklaşık 150-200 adet gayri Müslim mezarı vardı. 80 lerin 2.yarı-sında bu alana kaçak konutlar yapıldı ve maşatlık yok edildi.
Melezler: Demirözü yolundan şehir merkezi çıkılıp, Bey Dağı’nın sol kıyısı boyunca devam eden yola paralel, karşı yamaçta da toprak bir köy yolu vardı. Bu yolun kıyısında olan kır çeşmesinden 300 metre kadar yukarda Yağmur Ailesi’nin olan havuzlu fidanlık ve çevresinin adıdır.
Menzil Han: Bayburt Merkez, Tuzcuzade Mahallesi, 1.Nolu Sağlık Ocağı’nın 80 metre kadar sağ ilerisindeki Kooperatif ’in yer tuttuğu ve İpek Yolu’nun yolcularının develeriyle uzun süreli olarak konakladıkları durak yeri olan merkezi han alanıdır. Pekin’den başlayıp Londra’ya kadar uzayıp giden, develerle sürdürülen ve “İpekyolu” denen bu seyahat hattında, uzun mesafelerde yapılan büyük hanların olduğu duraklara “MENZİL” denirmiş. Menzil hanlarında uzun süreli kalınır ve kervanın eksikleri giderilirmiş. Menzil yakınında küçük bir göl, bir de kilisenin olduğu söylenirdi.
Mıçi Ġızları: Kurt Deresi’nin yukarı kısımlarında dere kıyısındaki tarlaları adı.
Miri Yolu: Tuzcuzade Mahallesi’nin “İmaret arkası” diye anılan mevkisinde Miri Yolu denen “Devlet Yolu” manasına da gelen bir yol vardı. Yolun girişinde karşılıklı “Gaz Damı” ve “İtfaiye”, devamında ise Kütüphane, Ziraat Teknisyenliği, Devlet adına tahıl depolanan “Ofis”, I Nl Sağlık Ocağı, Kaymakamlık Lojmanı, Şeker Dairesi ve Lojmanları ile eskiden Menzilhan iken yerine yapılan Tarım Kooperatifi vardı. Devlet yolu manalı ve tarihe mal olmuş olan bu yol, “Her şeyi Devletten beklemeyin” diyerek halka sitem eden Vali “Nihat Üçyıldız” ’ın adı ile değiştirildi. Görevi Devletten alıp, izzet ikram gördüğü halka vermek olan Valinin adı ile değiştirildi.
Aşağıda yazılanları yapan ve yaptıran Valimiz Sayın A. Haydar Öner’in adı ise, yaptırdığı bir mekâna koyulmadı. Yapılanlardan bazıları;
1-Bayburt’u “Vilayet Ormanı” gibi paha biçilmez bir Dünya değerine kavuşurdu,
2-Merkez Belediyesi hizmet binasının zemin katının “Özele satılmasına” çekince koydu.
3-Sultan Murat Yaylası’nın Bayburt’un olduğunu iyice pekiştirmek için, yayla alanına kır evleri yaptırdı ve şenlik düzenledi.
4- “Dede Korkut”’u Bayburt’a mal ederek, her yıl şenliklerle ve coşkuyla kutladı.
5- Şehrimize; gözünden sakınıp, canım dediği kızını emanet bırakarak gitti.
Misafir Konakları: Çocukluğumdan biliyorum. Mahallemizde hali vakti yerinde olan, variyetli ailelerin adı ile anılan, “Konak” denen misafir odaları vardı. Bu mekânlarda misafirler yedirilir ve yatırılırdı. Bunlardan bazıları şunlardı. İnce Arapların Konak, Akgözlerin Konak, Ruşen Bey’in Konak ve Pülürek’li Memet Bey’in Konak gibi.
Muhsin Paharı: Bayburt Merkezden Kaleardı (Halfikale) istikametli çıkıldığında, Çoruh Nehri’nin sol tarafından Konursu’ya giden yolun 1,5 ya da 2.nci kilometresinde ve yol kıyısında olan çeşme.
Narkazan: Bayburt’un Kaleardı (Halfikale) Mahallesi’nin orta yerinde bulunan ve oluğundan (Lüle) en az yüz yıldan buyana menba suyu akan, sokak çeşmesi. (Pahar)
Okullar:
1-Kurtuluş İlkokulu: Karasakal Camisinin 150 metre kadar batısında olan bu okul 920 öncesi Kilse, 1920-40 arası gezici personeli ile ayaktan, sabit personeli ile de yataklı tedavi yapılan “Muayene ve Tedavi Evi” iken, 1940 sonrası ve halen okuldur. Şair Zihni ve Cumhuriyet İlkokulları da 1940 sonrası Kale dışında yapılmış ilkokullardandır.
2-Ortaokul: 1930 öncesi Meslek Okulu iken, 60 lı yılların başlarında sökülerek yerinde önce 2 kat sonra 4 kat ve 2 Blok halinde Ortaokul yapıldı. Halen bu hizmet verilmektedir. Yeri ise Pönserek Deresi’nin Cumhuriyet Caddesi ile kesiştiği yerdedir. Arka çaprazında ise Milli Eğiitim Müdürlüğü yapılmıştı.
3-Erkek Meslek Lisesi: 1960 öncesi yıllarda, 1 Nolu Sağlık Ocağı’nın 300 metre kadar güneyindeki tarla boşluklarına yapılan ve sadece liseli erkeklerin eğitim gördükleri okuldu. Gerek bu okulun ve gerekse Kız Meslek Lisesi’nin girişinde “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Manalı bir söz yazılıydı.
4-Kız Meslek Lisesi: 1930 öncesinde Muayene ve Tedavi hizmeti ile Transit Otel hizmeti verilen bu bina, halen Kız Meslek Lisesidir. 1940 larda Trabzon’dan Erzurum’a gitmek için kalkan otobüs ve yolcuları, ağır kış şartları sebebiyle Bayburt’a kadar gelir, bu otelde geceler ve ertesi sabah yoluna devam edermiş.
5-Bayburt Lisesi: Uzun yıllar sonra kendi binasına geçilerek, ilk mezunlarını 1968-69 da sayın Salim Haşlak ’ın müdürlüğü döneminde veren, bu kıymetli binanın akıbeti diğerlerinin gibi betonlaşmayacağı umulmakta. Görüldüğü üzere Saray Bahçesi’nde boş yer kalmadığından çocuklar Kız Sanat Okulu’nun bahçesinde oynamak zorunda kaldılar. Arkada görülen Şehit Osman Dağı iskâna açılarak kupkuru bir dağ değil, ağaçlarla kaplı yemyeşil bir güzellik olamaz mıydı?
6-Ziraat Meslek Lisesi: 31.10.1988 e kadar Ziraat Meslek Lisesi olarak eğitim görülen bu okul yazılı tarihte lağv edilerek, Sağlık Meslek Lisesi’ne dönüştü. Ziraat Lisesi’nin öğrencileri kabul edilen çevre illere, zirai araçları ise şehrin Vilayetine gönderilirken, çevre illerden getirilen Kız Hemşirelerle, Ziraat Meslek Lisesi’nin binalarında Sağlık Meslek Lisesi olarak eğitim verilmeye başlandı.
Osluğ Hanları: Bayburt Gümüşhane bağlantı yolunun sağ kıyısında, Bayburt’a 30 Akşar’a 5-6 km mesafede, yakınında “Korgan Köprü” ve Nişantaşı Köyü bulunan, “İpek Yolu”’nun kısa süreli durak yerlerinden biridir.
Ozulu Ethem Ef. Konağı: Bayburt Merkez Belediyesi’nin yanındaki köprü ve yol geçilince, sol karşıda Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ozulu Ethem Efendi adında varlıklı ve beyefendi birine ait sütunları olan kesme taştan yapılı büyükçe bir bina varmış. 1930 lu yıllarda gurbetten sılasına dönen ve çocukluğu konağın yakınlarında geçen bir kişi, hayalindeki konağın yıkılmış olduğunu görünce, dizüstü çökerek şöyle söylediği anlatılır.
Hey örenler örenler,
Hani sizi örenler.
Hiç mi ibret almazlar,
Sizi böyle görenler
NOT: Kurtuluş yıllarında, Mareşal Fevzi Çakmak Paşa’nın bu konakta bir gece kaldığı söylenir.
Paşaoğlu Paharı: 1215 yılında, Sadullah Oğlu Paşazade Salih tarafından, Tuzcuzade Mahallesi Camii yakınında yaptırılan, suyu ise İl merkezine 15 km mesafeden Berne (Balca) den, toprak (KÜNK) borularla getirilen, ancak akmayıp yıkılmayı bekleyen Selçuklu eseri sokak çeşmesi.
Pönserek: Kışlanın alt kesiminden başlayıp, Şehit Osman Dağı’nın kıyısı ile devam ederek, Shell Petrol ve Şehit Osman Dağı arasından Tuzcuzade Mahallesi’ni geçip, Çoruh’a dökülen dere.
Sağlık Ocağı: İmaret arasında, Miri Yolu’nun kıyısında, alt bitişiğinde Toprak Mahsulleri Ofisi, üst bitişiğinde Kaymakamlık Lojmanı, arkasında Verem Savaş Dispanseri ve karşısında Tarım Teknisyenliği vardı.
Saklıkent: Halfikale Mahallesinde ki Un Fabrikasın’nın 200 metre ilerisinde dağın dibinde 2015 in 2.nci yarısına kadar, Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) vardı. Okul arkasındaki dağın ön yüzeyinde, çok eski zamanlarda var olduğuna inanılan bir şehir varmış. Şu an hayatta olmayan ve ömrü bu çevrede geçiren bir arkadaşım, dağın zirvesinde yüzeye yakın gürül gürül akan bir su sesi duyduğunu, ayrıca zirveden dağın alt kısımlarına kadarki sahada yer yer yapı kalıntıları gördüğünü söylemişti.
Saptıran Han: Cumhuriyet öncesi yıllarda, Erzurum yolu ile seyahat eden, ticaret malı yüklü deve kervanları Erzincan’a yaklaşınca, yol kıyısındaki Saptıran adlı handa konaklayıp, sabah olunca da sağa dönerek, Bayburt’a doğru giderlermiş.
Saray Bahçesi: 1970 öncesi yıllarda Bayburt İl merkezinde, dedelerimizden miras kalan, Valilik hizmet binasının arkasında, resmi futbol maçlarının yapılacağı ölçülerde düz ve geniş bir boşluk vardı. Bu alanda maçların yapılmasının yanısıra dönme dolaplı panayırlar da kurulurdu. Şehrin çocukları her yandan buraya gelir ve oyunlar oynardı. Boşluğun doğusu ise yüksek kavak ağaçlarıyla adeta sınırlanmıştı.
Takip eden yılların güz ayları gelince, ağaçlar pamuk döküyor denerek kesildi. Ardından bahçenin doğusunda Bayburt STO tarafından Ticaret Merkezi yapılmasına karar verildi ve 15.08.1991 de temel atma törenine davetle gelip, balonlarla süslenen alan kürsüsünden halka konuşma yapan, TOB Başkanı Sayın Yalım Erez yapılacak binanın “Orta doğunun ticaret merkezi olacağını…” iddia ederek, 11 katlı binanın yapılması için temel attı. Eşibenzeri olmayan bu bina, 1995 de tamamlandı. Ancak yapanlarca uzun yıllar ticari bir faaliyet yapılmayınca, zemin kattan başlanmak üzere bölümler halinde esnafa kiraya verildi. Ardından üst katlardan 2 katı ilerde kapatılacak olan Nil Dershanesi’ne, 2 katı Güven Dershanesi’ne, 1 katı Tekstil Atölyesine ve 1 katı da kahvehane olarak kiraya verildi. 5 katı ise uzun yıllar boyunca boş kaldı.
1995 ten bugüne yaptıranlarınca ticari bir faaliyet görülmeyen, 3,5 yıldır da yıkılacağı konuşula bu bina, Şehrin dışına (Organize Sanayi Bölgesi) yapılsaydı eğer; odanın sermayesi yok olmaz, uçuşan pamuklar yüzünden bahçenin ağaçları kesilmez, bahçe yok olmaz ve sokaklarda oynarken otomobillerin altında can veren çocuklar olmazdı.
Semercilik: Saat Kulesi’nden Şingah Mahallesi’ne yukarı uzayan caddenin adıdır. Civardaki dükkânlarda koşu hayvanları için semer yapıldığından olmalı ki caddeye bu ad verilmişti.
Sümerbank: Saat Kulesi karşısından Kasaplar Çarşısı’na girilince, yolun tam karşısında tek kat lı ve tek göz bir binada 1975 yılına kadar, Devlet personeli tarafından, Devlet namına halı, kilim, manifatura, züccaciye ürünleri satılır, kamu personelinin giyim kuşamı karşılanırdı.
Şingah Harmanları: Şehit Osman Dağı’nın arkasında, Kayışkıran denen Trabzon Yolu’nun sağ tarafındaki boş alanda, Şingah Mahalleli çiftçilerce harman yapılırmış. 1970 lı yıllardan sonra bu alanda tarım yapılmaz olmuş. Alana 90 ın sonlarında Hastane de yapılınca, hızlı bir yapılaşma-ile alanın boşlukları da harmanlar da yok olmuş.
Şoförler Cemiyeti: Cumhuriyet Caddesi’nde, Kız Sanat Okulu’nun karşısında ve köprü kıyısında yer alan cemiyete mensup şoförler, boş oldukları zamanlarda bu mekânda toplanıp vakit geçirirdi.
Tarım Kredi Kooperatifi: Tuzcuzade Mahallesi’nin İmaret arkasındaki Miri Yolu ile şehrin çıkış yönü ile gidilirken, Sağlık Ocağı geçildiğinde, yolun sağ kıyısında 2 kattan oluşan, hemen karşısında “Şeker Pancarı Ofisi” nin binası bulunan, çiftçilerin öncelikle kredi sorunları İle ilgilenilen ve ildeki diğer Kooperatiflere merkez de olan bir kuruluştu.
Tarım Teknisyenliği: Tuzcuzade Mahallesi İmaret arkasında, I nolu Sağlık Ocağı’nın karşısın-da, bölge çiftçisine bilgi verilen Tarım Teknisyenliği vardı. Hizmetin köylünün ayağına götürülme gayesiyle, bu iki kurum bir diğerinin yakınına yapılmış olmalıydı. Çünkü bu alan köylünün en sık uğradığı yerdi. İl olunduğunda yer sıkıntısı olduğundan Tarım İlçe Müdürlüğü bu mevkinin çok uzağına kurulmuştu.
Taş Köprü: 2015 de 88 yaşlarında olan ve çocukluğundan bugüne köprü civarında yaşayan Ahmet Nerse, 1925 öncesi köprünün üzerinin ağaçla örtülmüş olduğunu, deve ve diğer hayvanlar geçerken bazılarının ayaklarının takılıp kırıldığını işitmiştim. Dedi. (+Bak.Syf.3 ”Deve Hanları”)
Taş Mağazalar: (Bu mağazalar bedeli ödenerek, koruma altına alınmalıdır)
Saat Kulesi’nin yakınındaki köprü geçilince, 60 metre ileride ve yolun sağında, iki kat, “∏” şeklinde ve taşla örülmüş binadır “Taş Mağazalar”. Pasaj kısmından binaya girildiğinde, alt katta Çoruh taraflı orta odada çok feci bir katliam yaşanmış. Şöyle ki 28.07.1914-11.11.1918 arası 4 yıl devam eden 1.Dünya Savaşı yıllarında, Bayburt’u işkal etmiş olan Ruslar çekilip gidince, çeteci ve yerli Ermeniler özellikle Taş Mağazalarda, Y. Kırzı Köyü’nde ve diğer yerlerdeki silahsız
halka ve kendi komşularına katliamlar yapmışlar. Sokaklardan topladıkları insanları Taş Mağa-zalar denen binanın alt katındaki odaya kilitleyip, üzerlerine gazyağı dökerek yakmışlar. Yan-gından geriye kalan kemikler, önce Çoruh kıyısındaki Cumhuriyet Oteli’nin garajına, ardından da Bayburt Postası’nın sahibi Merhum Osman Okutmuş, Belediye Başkan Vekili Sıtkı Albay ve diğer insanlarca, İmaret’te Şair Zihni Anıtı’nın 10 metre batısında defnedilmişti. Her yılın 21 ŞUBAT’ında Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşu için temsili törenler yapılır, bir hafta süre ile geceleri gömü alanında meşaleler yakılarak katliamlar telin edilirdi. 80 lı yıllardan sonra ne oldu bilinmez bir daha yakılmadı.
Gerek İmaret’e defnedilen yanıklar için gerek Kale eteklerinin sit alanına düşenler için ve gerekse Şehit Osman Dağı’nın kuytularındaki Şehitler için çevresi meşaleli ANIT’lar yapılmalı ve 21 ŞUBAT gecelerinde meşaleler yakılarak ufuklar aydınlatılmalıdır.
Bu üç Şehitlik alanına anıt ve meşale yapılması belenirken, buralara çalgılı eğlence mekanları açıldı.
Taş ve Kireç Ocakları: Bayburt Şehir Merkezi’nin Batı tarafında, şehrin kıyısında olan bu ocaklarda bölgenin taş ve kireç ihtiyacı tercihen karşılanmaktaydı.
Terminal: Nefis yemeklerin, çay, abdestlik, Mescit ile diğer hizmetlerin itina ve hürmetle verildiği hepsinden önemlisi de otobüs giriş/çıkışları için gayet kullanışlı ve güvenli olan Bayburt Otogarına Şehirlerarası yolcu otobüsleri özellikle uğrar, uğramadan gitmezlerdi. Günümüzde bu alan be ton yığınıyla (Üniversite) kaplandı.
Toprağ Ġala: Fidanlığın doğu girişindeki dağ eteklerinde olduğu söylenen Toprak Ġala’nın, aslında 1 ve 2 de oldukları muhtemeldir.
1)- Kayışgıran’ın tepe kısmında, gözcülük maksadı ile araziye uygun şekilde yapılan kale.
2)- Vilayet Ormanı’nın bulunduğu Aslan Dağı’nın en yüksek yerinde, gerçek kaleye istihbarat sağlamak için yapılan gözcü mazġalı.
Toprak Mahsulleri Ofisi: Tam Bakanlığı’na bağlı olan bu kurumun, Memurlarının Çalışma Ofisi I Nolu Sağlık Ocağı’nın alt bitişiğinde, hububat ambarları ise arkada Çevre Yolu’na kadar uzardı.
Ulu Cami: Şehrin orta yerine doğu batı yönlü, 40X120 mt ebatlı zemin üzerine, taş duvarla ve çift sıra kalınca sütunlarla destekli, üzeri ağaçla örtülü,1500 kişilik, kısmen çiniyle süslü tuğlayla örgülü tek şerefeli bir minare, ön kısmında bahçesi, arkada şadırvanı ve kenefleri olan Selçuklu eseri bir camidir.
Türkler’in Anadolu’ya girdiği (1071) zamanlarda, Kale içinde sürdürülmekte olan yaşam, surların dışında oluşmaya başlamış. Farklı zamanlarda olmak üzere başta Ulu Cami, Şingah, Pilav Efendi, Galer (Tuzcuzade), Zahit Camileri, Musaviye, Mahmudiye, Yakutiye Medreselerİ, Hanlar ve Hamamlar, Sokak Çeşmeleri, Kuyular vs hepsi bu zamanlarda surların dışında oluşmuş. Taş ve kerpiçle yapılan, tavanı ağaç ve toprakla kapatılan, 2 odalı, zemininde “TANDUR” olan tek katlı, bitişiğinde küçük ve büyükbaş evcil hayvan barınağı “DAM”, damın içerisinde tavuklar için “PİN” denen barınak, Ot, saman ve yem depolamak için “MEREK”ler yapılmış. Takip eden yıllardan bu günlere gelindiğinde, il merkezinde 25 Camiye ve 15 sayıda Mescide ulaşılmıştır.
Un Fabrikası: II. Abdulhamit zamanında yapıldığı bilinen, 2000 li yıllara kadar bu adla anılan ve üst kapasiteli bir su değirmenidir. Bayburt Kaleardı (Halfikale) Mahallesi’nde Çoruh kıyısına
yapılıp Çoruh’tan alınan su gücüyle çalıştırılmıştı ve çevredeki halkın ürünüyle onlara un üretilmişti. 2000’ li yıllardan sonra, mülkiyet değişikliği oldu. Ancak işletmede bu kez elektrik gücüyle üretime devam edildi.
Vakıflar (Yurdu): Saat Kulesi’nden Kale istikametinde 100-150 metre gidilince, sağ tarafta yer alan bu yurtta yoksul aile çocukları yatılı barındırılarak okutulurdu.
Varzahan: Uğrak Köyü’nün eski adı ve İpek Yolu ile seyahat eden kervanların durak yeridir.
Vilayet Konağı: Cumhuriyet Caddesi’nin merkezinde “Tören alanı” diye anılan yerde, adı “Kay-makamlık” olan 2 katlı tarihi bir bina vardı. Bayburt Vilayet olunca aynı binaya “Vilayet Konağı” dendi. Buranın karşısında olan 2 katlı Belediye önce söküldü ve 4 kat olarak yeniden yapıldı. Sonra 94-96 aralığında Başkan olan Sayın Yavuz Şahin zamanında binanın zemin katı bölündü
ve esnafa kiraya verildi. Ardından da zemin katın tamamı dönemin Valisinin yaptığı uyarılara ve koyduğu çekinceye direnilerek özele satıldı. Vilayet Konağı ile Ziraat Bankası aralığında, tek katlı bir binada olan Polis Karakolu, Ziraat Bankası, Yakutiye Camii, Subay Gazinoları hep bu mevkideydi. Ortaokula doğru 200 metre kadar gidilince de Jandarma Karakolu ve Askerlik Şubesi vardı.
Yağlı Pahar: Ehregin Çayır’dan 100 metre yukarıda ve yol kıyısında olan kurunlu kır çeşmesidir.
Yıldırım Otel: Şehrin Bent Deresi yakınlarında, akış yönüne göre nehrin sol kıyısında 2 katlı, yıldızsız, mütevazi, sokakta kalıp, ödeme sıkıntısı çekenler için ucuzca ve tercih edilen asırlık otel.
Zahra Meydanı (Alaftarlar): Taşhan girişinden yukarı doğru 100 metre kadar gidilince, sağ taraf- ta yan yana ve iki blok halinde, dikmeleri ve bağlantılarının tamamı ağaçtan, çevresi açık, çatısı sac ile kapatılmış, içerisinde bölgede yetişen “Arpa”, “Buğday” ve buğdaydan yapılan “ Yarma ” ve “Bulgur”, “Yulaf”, “Çavdar”, Kenevirden hazırlanan “Çedene”, “Külür” ,“Orum” “Beyaz Fasül-ye”, “Yeşil Mercimek”, “Barbunya” gibi bakliyatın satıldığı ticaret alanıdır.
Açıklamalar:
1953 Bayburt doğumluyum. Yazılan isimleri dedem de babam da kullandı. Halkın bunları kullandığına kendim de tanık oldum. Basından izliyorum ki her şehir, her türlü kültür değerini korumakta ve geleceğe miras bırakmakta. Biz bunu neden yapamıyoruz ki?
Bayburt’un İpek Yolu’nun bir güzergâhı olduğunu ispatlamak için, toprak tahliline gerek kalmadan ve benzer bilimsel araştırmalar da yapılmadan, değiştirilen mevki ve yer isimleri yerlerine yazılabilse yeterli olabilirdi.
Babalarımız A dan Z ye yazdığım bu isimlerin tamamını konuştu ve kullandı. Bizden bir sonraki nesil kısmen biliyor, gelecek nesiller ise hiç bilmeyecek. Hele bu isimlerin hangi mevkilere ait olduğu asla bilinmeyecek. Bunların arasında kalıcı olması gerekenleride var. Onun için günümüzde de kullanılıp, geleceğe aktarılmaları gereklidir.
1000 lerce yıl önce, 15 km mesafeden toprak borularla şehre su getirerek sokaklara yapılan çeşmelerle (Paşaoğlu Paharı), halka hizmet veren idareciler varmış. Bugün suyu akmaz duruma getirilmiş olan bu çeşmeye bakarak, aldırmadan geçip giden idarecilerimiz var. STK lar ise toprağımın aleyhine yapılanlara suskun.
Yıllar önce “Öz Türkçe” olan Bayburt köylerinin isimleri değiştirildiği zamanda STK lar suskun kalmışlar. Bunlardan TÖRE Derneği Başkanı olan kişi ise katliam yapıldığının farkında bile olamamış ki ortada itirazına ait bir kayıt bulunmadı.
Benzer kıyımlar, çevre illerde yapılmamış. Köylerimizin isimlerini değiştirenlerin, diller ve lehçeler ile ilgili derinlemesine bilgili olmadıkları söylenmesin mi?
Yapılan kültür kıyımını birazcık daha yazayım.
Tekrar “Eski Yapı ve Mevki İsimleri” ne döneyim. Yazılan ve yazılacak isimlerin birçoğunun kullanıldığını eski tapu kayıtları doğrulamaktadır. Dahası hayatta olan yaşlılarımız da bunların nereler olduğunu söyleyecektir. İsimlerin taş kitabelerini yazacak, Ömer Kırmızı gibi taş ustalarımız da var.
Son söz isimlerden uygun olanlar eski yerlerine yazılarak, hemen kurtarılabilir. Buna “Eski Köy İsimleri” de dahil edilmeli. “Saray Bahçesi”, “Bey Dağı”, gibi tarihi isimler ile “İpek Yolu” nun ilimizden geçtiğine kanıt olacak “Menzil Han” , “Deve Hanları”, “Deve Taşları” gibi isimler hemen yerlerine perçinlenmelidir. Üçyıldız, Erzincan Köprüsü, yapmayan siyasilere ad olan diğer köprü isimleri, 1.2. Erzurum Caddeleri gibi isimler kaldırılmadan da bunlar yapılabilir.
BAYBURT anılınca, burnunun kemiği sızlayanlara arz ediyorum.
Murat Kurdal
İlgili Haberler
Ankara’da aile katliamı! Ölü ve yaralılar var
Güney Kore devlet başkanı Yoon suk yeol sıkıyönetimi sonlandırdı
PKK/KCK propagandası yapan 3 kişi yakalandı
12 il için kırmızı alarm: Lapa lapa kar geliyor
Ve düğüm çözüldü! Narin Güran cinayetinde ‘katil kim’ belli oldu
Güney Kore’de halk ile ordu karşı karıya! Sıkı yönetim ilan edildi