Dolar 32,3696
Euro 34,9488
Altın 2.325,48
BİST 9.094,68
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bayburt 16°C
Az Bulutlu
Bayburt
16°C
Az Bulutlu
Cts 19°C
Paz 19°C
Pts 19°C
Sal 21°C

Bir Zamanlar Bayburt’ta Hayat…

Bir Zamanlar Bayburt’ta Hayat…
13 Mart 2018 08:22
A+
A-

Bu haber il dışında yaşayan ve Bayburt sevdasını yazılarıyla anlatmaya gayret eden ve 2002 yılında tedavisi olmayan Emes hastalığına yakalandıktan sonra evinde yaşamak mecburiyetinde kalan Murat Kurdal tarafından hazırlanmış.

16 Haziran 2014 yılında yine kendisi tarafından hazırlanan ve Bayburt Medya tarafından “Bir Zamanlar Bayburt’ta Hayat” haberinin birinci bölümü yayınlanmıştı. Murat Kurdal tarafından gönderilen “Bayburt’ta Hayat” bölümlerinin 2 ve 3’üncüsünü yayınlıyoruz.

BAYBURT’TA HAYAT-2

Sokak Lambaları

1953 te doğdum. Babam anlatırdı, çocukluğunun ilk yılları ve öncesinde, Bayburt İl Merkezi’nin belirli yerlerinde direklerden asılan gaz lambaları varmış. Bunlar geceleri, Saat Kulesi meydanına, şehrin içerisindeki köprübaşlarına ve Ulu Camii girişine asılırmış.

Urġan Cezası

1960 ve öncesi yıllarda, köyden şehire gelmek için, bir çift öküz koşulu olan kağnı arabası, köy yoluna çıktığı zaman, dağ taş geçerken, ses çıkartıp yaban hayvanlarının uzaklaşmasını sağlamak için arabanın tekerlek ( maran ) mazı kısımlarına sirke döker, şehre yaklaşılınca da, ses kay- bolsun için bu defa aynı kısımlara sabun sürülürmüş. Sabun sürmediği için aşırı oranda ses çıkartan arabanın urganına, ceza olarak çarşı ağalarınca ( zabıta ) el konulurmuş.

Tellâliye

1960 ve öncesi yıllarda Bayburt Merkez Belediyesi, vatandaşın yitiğini bulmaya yönelik olarak, sokaklarda dolaşıp, yüksek sesle bağırıp, çığırtkanlık yapan personel çalıştırırdı. Ben çocukken bu duruma tanıklık etmiştim. Şöyle ki, kendisi aslen İlimizin Zahit Mahallesi’nden olan, ilçelik döneminde yaşayan, herkez tarafından tanınan ve “miyav” dendiği zaman sinirlenerek aşırı tepki veren İhsan (namı diğer Esık) adıyla bir kişi vardı.

Çoğunlukla ilan yapmaya bu şahıs çıkardı. Ben o zamanlar 11 yaşlarında, İhsan Abi 25 yaşlarında vardık. İkindi vakitleriydi. Çarşıdan eve dönüyordum. Askerlik şubesi’nin arka kısmındaki sokaktan İmaret’teki evimize yaklaşmıştım. Yukarıdan aşağı doğru gelen DELLAL İhsan Abi şu sözlerle bağırıyordu. “DÜN ÖĞLEDEN BUYANİ GIMMIZİ Bİ DANA BULAN, GE SAHABINİ SEVÜNDÜR.” Yani “Dün öğle vaktinden beri kırmızı bir dana kaybolmuştur. Bulanların bunu getirerek, sahibini sevindirmesi ” haykırılıyordu… Tellallık işte buydu. 

Delikanlı Başı ve Teneke Bağlama

Açıklayacağım gelenek, Bayburt’ta 1980 li yıllara kadar, genç erkekler arasında yaşanmıştır. Şöyle ki; Her köyün genç delikanlıları kendi aralarından uygun olan birisini Delikanlıbaşı seçer- miş. Köylerinden nişanlı olan birisi, nişanlısıyla görüşmek için köylerine sızmaya kalkıştığında, bu gençler tarafından yakalanır ve o köyün delikanlı başına götürülürmüş. Yakalanmış olan genci serbest bırakmak için, aralarında tartışarak onun kendilerine hediyelik eşya, kuru yemiş almasına ya da kuzu çevirme gibi ziyafet çekmesine karar verilirmiş.

Alınan karar kabul edilirse, nişanlısını göremeden köyden ayrılıp gitmesine izin verilir, yok eğer kesilen ceza kabul edilmez ise, arkasına boş bir teneke bağlanılarak, köyden uzaklaşıncaya kadar onu kovalarmışlar.

Dondurma

1970 öncesi yılların yaz aylarında, Bayburt İl Merkezi’nde Saat Kulesi yakınlarında, tahta tekerlerli bir arabayla dondurma ve limonata satılırdı. Bayburt Kalesi’nin batı eteklerinde dondurmacıların açtığı ve kullandıkları “ Kar Kuyuları ” vardı. Bu kuyular kış mevsimi sonunda, kar ile doldurulur ve buzlaşan bu karlar, yaz aylarında dondurma ve limonataların soğutulması için kullanılırdı. Kullanılan salep ise Şingah Mahalleli Salıpçı Dursun denilen adam tarafından, Demirözü’ne bağlı Lori Köyü’ nün dağlarında toplanan orkidelerden temin edilirdi. Salep kullanılarak yapılan bu dondurma, anlatılmaz derecede lezzetli ve soğuk olurdu. 

BAYBURT’TA HAYAT-3

1960 öncesi yıllarda Bayburt’ta hüküm süren kış mevsimi, tek kat evlerin giriş kapılarını örtecek seviyede kar yağışlı, uzun süreli ve çok soğuk olurmuş. Bu yüzden olmalı ki, insanlar çok ağır şartları olan kış günleri için, aşlığ adıyla aşağıya yazabildiğim gıdaları hazırlarmış.

Yarma / Gendime = Harmanlanıp sapından samanından ayrılmış olan buğdaydan, 12 teneke dolusu değirmen taşının boşluğuna dökülür. Bir miktar su ile ıslatılır. Taş dönmeye başlayınca, ağırlık etkisi sebebiyle uzaklaşan buğday, kürekle tekrar taşların altına doğru itilir. Böylece taşın sürtünme hareketi ile ezilen ve dövülen buğdayın kabuğu çıkartılmış olur. Sonra tahta tepir içerisine 3-5 avuç koyulup ve yüksekten dökülüp/savrularak kabukları ve samanı da tama- men ayrılırdı. Bu işlemin sonrasında ise, ğalburla elenerek kabuğundan, taşından ve toprağından iyice arınırdı.

Bulğur = Harman edilen buğday, sapından ayrılıp yığın ( Tec ) yapılır. Sonra çuvallanarak, değirmenlere yıkanmaya götürülür. Yıkandıktan sonra, serilip kurutulur. Ardından taş ve çöpü seçilir. Büyükçe kazanlarda kaynatılıp haşlanır ve tekrar serilerek güneşte kurutulur. Sonra ya değirmenlerde ya da evlerde karşılıklı çevrilen taşlarla öğütülerek, bulgur haline getirilir.

Gaşıllığ = Eritilen kuyruk yağı, tabaktaki gaşılın ortasına yapılan çukura dökülür ve zevkle ve iştahla kaşıklanırdı. Haşıllığın kabuğu çıkarılmazdı.

Gavut = Temizlenmiş buğday kavrulur. Un haline getirilir ve çorba yapılarak tüketilir.

Gurut = Sayılanlardan başka yoğurdun pamuklu bez torbaya doldurulup, yüksekçe bir yer- den ( Keran: Tandur evlerindeki orta direk ) asılması ile suyu süzülür, sonra ağır düz bir taşın altında bekletmekle suyu iyice çıkarılır ve daha sonra mandalina büyüklüğünde yumrular haline getirilir ve güneşte kurutulurdu. Bu şekilde hazırlanan gurut, isimli yumrular, Bayburt’a has Ǵalacoş adlı yemekte kullanılırdı. Geniş ve yumuşak yaprakları olan ve evelik denen kır bitkisi toplanır, örgü yapılarak askıda kurutulur ve kış günlerinde bundan da yemek yapılırdı. Beyaz lahananın iç kısımlarının doğranması ile lahana turşusu, aynı lahananın yaprakları ile dal turşusu, şeker pancarının yaprak kökleri ile pazı turşusu, kırlarda yetişen elmalardan eşgi elma turşusu yapılırdı.

YORUMLAR

  1. Gurbetçi dedi ki:

    Murat Amcamıza Rabbimden şifalar diliyorum Anlattıkları benide eskilere götürmeye yetti hayal ettim Amcamız anlattıkca Annemde hep der Eskiler bambaşka ogünlerim olsa diye Selamlar Hayrlı Ramazanlar